26 Mart 2011 Cumartesi

dünyadaki en bencil insanla tanıştım dün

en hızlı nasıl koşabilirsin? nereye kadar kaçabilirsin? ya da nereye saklanırsan seni kimse bulamaz? küçücük bedenin sığabileceği dolaplar var biliyorsun. peki denizleri taşıran aklını, beni delirten hayal gücünü ne yapacağız?
sımsıkı sarıldığınız fotoğraflardan yanınızdakini kesip attığınızda gerçekten yok mu oluyor anılar? hem ben kimim ki hesap soran? nereden çıktı bu boş konuşmalar.
dünyadaki en bencil insanla tanıştım dün. içimdeydi, bir merhaba dedi... çok konuşmadı çünkü iyi tanıyorduk birbirimizi, söyleyecek hiç bir şeyimiz yoktu, gitti.
ne zaman döneceğini bilmediğin o uzak şehirlerden o kadar çok hediye biriktirdin ki başkalarına verilecek, sırtın büküldü taşımaktan zaten dönme artık kimse istemez seni.
sözün bittiği yerde yarım bir gülüş bıraksaydı ikinizden biri korkardım... gittiniz ben şaşkınlığımla öylece kalakaldım. 
son kullanma tarihi geçtiği halde kimsenin farketmediği sütü açıp kafama dikmişçesine acı bir tat vardı ağzımda günlerdir sırf susmaktan... sonra düşündüm mutlu olmak istiyordum, yine sustum.
hem aslında yoktuk ki biz, ağladım, unuttum, uyudum.... kalktım üstümü giydim, pazara gittim, sevdiğin şeyleri aldım yine, yemek yaptım bize tuzunu fazla kaçırmadım ama acı oldu bu defa biraz...sevdim.