22 Şubat 2012 Çarşamba

çember

etraf bu kadar kalabalıkken sürekli yalnızlıktan şikayet etmek henüz adı konulmamış bir tür komedi olmalı.
yok, hayır saçmalamıyorum yine! sadece şımarıklık mı ediyoruz, yoksa kalabalıklar yalnızlıktan daha çekilmez bir hal mi aldı karar veremiyorum.
beynini patlatmasından korkarak müziği biraz daha, biraz daha ve biraz daha açan küçük kızdım, biraz huzur sessizlik isteyen ben miydim?
yıllar sonra ilk kez, cebimde beş kuruş olmadan yıllarca tek başıma yağmura, kara kışa aldırmadan yürüdüğüm, yürürken huzur blduğum yollarda yine yürüdüm. üşümekten korkan ellerim yine ceplerimdeydi, kulağımda farklı bir müzik, üzerimde asla giymeyeceğim dediğim kıyafetler, artık canımı yakmayan topuklu ayakabılarım.
insan her içine baktığında aynı kişiyi bulmak istiyor, bu yüzden geçiyorum aynı yollardan,bilirsin zaten bu yüzden katilin hep geri dönüşü başladığı noktaya...
tabi ki , içimde bulmayı umduğum küçük kızın gözlerine bakıp masumiyeti ellerimle koymuşum gibi bulmak, eski hikayeleri anlatmak daha kolay, çocuklar daha çok sorgular ama kolay inanır... inanmak istiyorum, inandır istiyorum.
yollar hep bitiyor, hiç bir yere varamıyoruz.
konuşmasan, hep sussan yanlış anlayacak bir şey bulamam.
hep sussan da, konuşmadığın için kızarım sana.
kızsam sana , kırılamam belki ama pişman olurum.
pişmanlık ise kafamda hikayeyi sürekli başa almamdan başka hiç bir işe yaramaz.
sürekli "herkes"in aynı olduğundan şikayet ederken sen, anlayamam sürekli neden yeni nefesler aradığını!? bildiğin sokaklarda yürürken gözlerini kapatsan da kaybolamayacağını... ışığın aslında karanlıktan daha fazla rahatsız edici olduğunu ve ikimiz aynı çemberin içinde dönüp dururken kimin peşini kimin bırakmadığını...