22 Aralık 2011 Perşembe

anlattıklarını hatırlamıyorum



televizyonu kapattım önce, sonra gözlerimi. duvarlarını boyadım odamın ardından...
hangi rengi severdim en çok? hatırlayamadım. karıştıkça renkler birbirine karardı duvarlarım.
hem benim bulutlarım hep yağmur getirir zaten, belki bu yüzden griye aldanışım,
kimsesizliğini severim ben gecenin, tam da bu yüzden siyaha bağlanışım.
senin için biriktirdiğim hikayeler vardı bir de... sürekli aynı kelimeler çınlıyor kulaklarımda...
ayaklarım yere basmıyor sen hem olduğunda hem olmadığında...
şimdi kime neler anlatıyorsun? bilmiyorum.
ama bana anlattıklarının hiç birini hatırlayamıyorum.
nedense, aslında bana söylemediğin herşeye anlam yüklemeyi bırakamıyorum.

17 Aralık 2011 Cumartesi

hiç sanmıyorum

insan kendini yıllarca aynı yalana nasıl inandırır? seni sevmek bir kitabı baştan sona okuyamamaktı.
hatırlamadığına inandırıp kendini bitmesin diye bir kaç sayfa geriden başlamak her yeni güne. olduğun yerde saymak. hem sana mı yazıyorum tüm bunları sanıyorsun? sen birileriyle sevişirsin gece güzndüz demeden , ben içimdeki kalabalıkla konuşurum hep.  yalnızlık ne demek biliyor musun? en son ne zaman baktın aynada kendi gözlerinin içine doğrudan... evet, noktalama işaretlerine hiç aldırmam yazarken ama bu bir soru değil saçmalama! harcama nefesini, gözümde olduğun yerde değilsin,  nereye koydum, bulamıyorum seni, her gün sayfalarca yaptığım çevirilerde de seni arıyor olamam, ben böyle yaşayamam.
sizlerin elinizi  bile yaklaştıramayacağınız sıcaklıkta sularda yıkanıyorum ben, bu yüzden belki kendimi hepinizden temiz sanıyorum. itiraf edemediklerim arasında aslında 100 yaşında olduğum var, belki de 104 ben bile bilmiyorum.
günlerdir yemek yemiyorum,uyumuyorum, sevişmiyorum alışkanlıklarımı değiştirmeye çalışıyorum. belki sigaraya başlamalıyım.bu işte hiç bir terslik yok, canım istedi mi ne kadar çabuk unuttuğuma şaşırıyorum. insan en çok kendi kendine gülebilmeli işin gerçeği. cevabını bildiğim soruları, gerçeği söyleyip söylemeyeceğinizi görmek için soruyorum...
peki bunları size neden anlatıyorum?
hem sizinle tanışmış mıydık ki? hiç sanmıyorum.

16 Aralık 2011 Cuma

kelebekler

en çok beni kim üzdü?
cevabını bildiğim soruları sana neden sorduğumu bile bilmiyorum.
daha önce kimse ne kadar gergin olduğumu söylememişti.
şimdi kendimi sıktığımı fark etmediğim bir an bile yok.
hem kitabı kaptmak istiyorum, hem sayfayı çevirmek.
hem olduğum yerde mıhlanıp kalmış gibiyim,
hem de içimde bir şeyler dörtnala.
kim olduğunu bilmiyorum,
kim olduğumu hatırlamıyorum.
güçsüzüm.
ne hissettiğimi bile bilmezken,
ilk kez birinin aklından geçenleri tahmin etmek istiyorum.
ve biliyor musun artık karnımdan garip sesler gelmiyor,
içimdeki bütün kelebekler artık ölmüş olmalı!

15 Aralık 2011 Perşembe

biraz daha kal

sırtımda taşıdığım yükler hiç kimsenin bir işine yaramayacak biliyorum. ama oradan oraya sürüklemekten de geri kalmıyorum. sıkıyorum kendimi, soluğum kesiliyor.
her adımda kıymıklar batıyor, her nefes alışımda kendi kanımı soluyorum.
insanın kendi kararlarından şikayetçi olması anlamsız.
ama sen, biraz daha kal, gitme...
ben hiç yalnız kalmadım, sabah olmadan nasıl gönderirim seni?
kalbimin ufak bir parçasını birine gösterdiğim için  belki de, utanırım senden.
ama sen yine de biraz daha kal. içimi göremediğini biliyorum en azından.
ne kadar umutsuzca bir düşüş bu böyle?
çıplak aynaya bakamam ben.
kimse görmez biliyorum, ama ben aynada içimde kanayanları görürüm.
üstü kapanan yaraları kazırım.
birine aşık olmaktan neden korkar insan? 
bir kaç demlik çay, bir kaç damla yaş ve uyku günlerce,
taki uyanana kadar.
kendi davranışlarımdan şikayet etmek anlamsız biliyorum.
ama sen yine de biraz daha kal, yıllar sonra ilk kez nefes alıyorum.
birine bağımlı olmak ne komik?!
üzerine hergün yeni hayaller ekleyebileceği bir düşü kaybetmek istemediği için kendini kaybeder insan.
her şeye sahip olduğumu düşündüğüm an düşerim ellerim bomboş kalır... aradığım hüzün kucağıma düşüverir.
sahip olduğu tek şey hayal kırıklığı olan insan ise zaten bilir,
herkes terkeder,
yine de güneş hergün içindeki karanlığa aldırmadan bir şekilde doğar.
bu yüzden sen biraz daha kal, gitme...

6 Aralık 2011 Salı

bu değil

biliyorsun doğru bildiklerimin hepsini ben uydurdum. kandırdım ikimizi.
aşk, bu değil.
hiç bir şeye ait hissedemiyorum kendimi, her geçen an büyüyor boşluk.
hüzünlü bir film bulmuyorum kendime izlemek için, bahane de aramıyorum ağlamaya.
yoo benim ihtiyacım yok yalanlara.
ama kendi söküğümü de dikemiyorum, birleştiremiyorum.
aşk?
bu değil.
gözlerimiz yakışıyordu birbirine tehditkar ve alıngan.
yine de hiç bir şeye ait hissedemiyordum kendimi.
oysa ne kadar yakındık bilemezsin hiç!
hayatımın arka planında çalan müzik,
ikimize karşı , birimiz.
beni gerçekten hiç sevdin mi?
aşk bu değil.