18 Ekim 2010 Pazartesi

korkuyorum

  ölmekten çok korkuyorum! ama öyle herkesin içindeki gibi bir şey değil... hani çıldıracak gibi korkuyorum, ölmekten korktuğu için kendini öldürecek gibi... bu yüzden bütün hastalıklardan nefret ediyorum hiç bir şeyden nefret etmediğim kadar... daha iki hafta önce konuştuğum,birlikte güldüğüm adam göçtü gitti... canım arkadaşım, kanserdi...hiç karşılaşmamıştık belki,hayatın karşıma çıkardığı biriydi belki, belki değildi... 
daha yaşım kaç lanet olsun!? kanserden kaybettiğim 2.arkadaşım bu... neden bu kadar zayıfız? neden bu kadar çabuk pes ediyor bedenlerimiz? ona mı ağlıyorum şimdi ben? kendime mi? bilmiyorum ama duyduğumdan beri buz gibi bedenim, kalbim atmıyor sanki duyamıyorum sesini... karnımın beynime vuran ağrısı olmasa belki bende yaşadığımdan şühpe edeceğim...
her attığımız adımın, her çabamızın bu kadar boş olması trajikomik değilde ne? dün saatlerce suratımda tuttuğum maske ne anlamsız, güzel olsam ne olacak olmasam ne?ya bu kadar çalışmam? sabahın köründe kalkıp işe gelmem, saçlarımı boyatmam hepsi ne için nasıl olsa ölmeyecek miyiz? ya zamanım bittiyse ya bir daha onu çok sevdiğimi söyleyemezsem, ya tutmazsa ellerimi ben giderken? hayattan vaz mı geçmeli şimdi? yoksa tam tersi daha çok mu sarılmalı zamanı iyi mi kullanmalı? birbirine zıt iki uç ve her ikiside neden bu kadar sahici?
düşünemiyorum ki şimdi, vücudumun ürpermesi dışında hissedemiyorum ki.... kaçamıyorum da ,gelemiyorum da.... uçamıyorum da, konamıyorum da... allahım biliyorum bizi bunlarla sınıyorsun ama ben çok yorgun çok güçsüzüm...giden gidiyor, ne oluyor bilinmez olan kalana oluyor,gözyaşı dökemiyor kalan gidenin ardından kalbinden sızan kanları akıtıyor gözlerinden...
hepimiz birilerini kaybettik, allah kalanlara sabrını veriyor ama içindeki acıyı hiç unutturmuyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder