17 Şubat 2011 Perşembe

tertemiz, parlak, lekesiz, deliksiz, yırtıksız...

   bir yazı okudum, kutuplarda kürkleri için ayı avlamakla alakalı belki bir çoğunuz okumuştur bilmiyorum. buz kütlesinin içine çok keskin bir balta yerleştiriliyor önce bir tarafına biraz kan sürülüyor sonra. kan kokusuna gelen ayı başlıyor baltayı yalamaya, kendi kanını içtiğini farkedemeyecek kadar sarhoş oluyor içtikçe içiyor, içtikçe ölüyor. hem sonra kürküne hiç bir şey olmuyor aynın, tertemiz, parlak, lekesiz, deliksiz, yırtıksız öylece yığılıyor, kaybetmiyor değerinden hiç bir şey. 
   hayata karşı diklenişimizle bizde aynı şeyi yapıyoruz, yüzümüze taktığımız o gülen suratlı maskenin altından süzülen yaşları nasılsa kimse farketmiyor. hem daha kolay değil mi böyle yaşamak? hiç kimse sormuyor yüzün neden gülüyor diye, herkes bir acılarına ortak olma çabasında. kimseyi istemiyorsan çevrende yapacağın en iyi şeyi buldun zaten, gülümsemek.


   peki ya içeri akan gözyaşları ne olacak? hani kimsenin görmediği, ciğerini delen? hiç işte yavaş yavaş öldürecek seni, hastalık sahibi, ruhsuz, huzursuz biri olup çıkacaksın. sende kendi kanını içiyormuşçasına sarhoşsun gözyaşlarından, mutlu olamamanın yarattığı boşluğu doldurduğuyorsun acıyla, ne yazık ki alışkanlık oluyor. ölüyorsun... ölüyorum...
yine de boşversene, kürkümüz hala değerli!

3 yorum:

  1. su basliginin tipi nedir. Harika ötesi ya :)

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler ,bende deneye deneye en sonunda bunu buldum ve çok sevdim adı "covered by your grace" miş :)

    YanıtlaSil
  3. Ayının ölüm şekli çok ürpertici...

    YanıtlaSil